Carnot
Verimi ve Verim Geliştirme
Önceki yazılarımda Termodinamik
ile ilgili birçok önemli noktaya değinmiştim. Bu yazımda ise, en can alıcı konu
olan bir sistemin verimini ele alacağım. Öncelikle, yine terimleri ve
kavramları düzgün bir şekilde tanımlayıp, anlamamız gerekmektedir.
Hepimizin “bir sistemin verimi ne
demektir? “ sorusuna cevabı, alınan iş / verilen enerjidir. Doğru fakat
yetersiz bir tanımlamadır. Kabaca, bir sistemin verimi, aldığı enerjinin ne
kadarını işe çevirebildiği ne kadarını bir ısı deposuna attığıdır.
Termodinamiğin ikinci kanununca, bir ısı makinesi iki ısıl depo arasında
çalışmalıdır. Yani, bir ısı makinesine yüksek sıcaklıktaki kaynaktan ısı girer,
bir mekanik iş alınır ve atık ısı düşük sıcaklıktaki bir ısı deposuna atılır.
Bu noktada hemen hemen herkesin
aklına, atık ısıyı geri kazanmak gelmektedir. Gerçektende bu olay mümkün müdür?
Bu sorunun cevabı kesin bir hayırdır. Termodinamiğin ikinci kanunu uyarınca - Entropi
tanımında da verdiğim üzere-, bu olay mümkün değildir.
·
Atık Isıyı
Geri Kazanmak
Yukarıdaki soruyu mümkün değil
olarak cevaplamıştım. Buyurun kanıtına,
İzentropik –tersinir- çalışabilen
bir piston silindir sistemi düşünün. Silindir içerisinde de 30 derece
sıcaklığında ideal bir gaz olan hava bulunduğunu varsayalım. Pistonu durduran
üst ve alt ölü noktalar olsun. Piston ağırlığı ihmal edilsin ve piston üzerinde
belirli bir kütleye sahip bir cisim bulunsun. Bu sisteme 100 derece
sıcaklığındaki ısı deposundan 100 kJ ısı geçişi olsun. Silindir içerisindeki
gaz, ısı geçişiyle birlikte genleşecektir. Bu esnada pistonu yukarı itecektir.
Piston yukarı itilirken, üzerindeki ağırlığıda yukarı kaldıracaktır. Buraya
kadar her şeyin zihninizde çok iyi canlandığına eminim.
Gaz genleşirken bir kütleyi
kaldırdığından yani yer çekimine karşı iş yaptığından, ısı kaybedecektir. Yani
dışarıdan aldığı 100 kJ lük ısının bir kısmını üzerindeki kütleyi yukarı
kaldırmakta kullanacaktır. Farz edelim ki yer çekimine karşı yaptığı işte 20 kJ
olsun. Gaza olan net ısı transferi 100 – 20 = 80 kJ olacaktır. Bu işlem piston
üst ölü noktaya dayanana kadar gerçekleşir. Piston üst ölü noktada iken gazın
sıcaklığı 90 derece olarak ölçülsün. Bu noktada akıllara gelen ilk soru, sistem
içerisindeki 80 kJ lük ısının tekrar 100 derecelik ısıl depoya aktarılmasıdır.
Eğer böyle bir şey mümkün
olsaydı, bu ısı makinesi %100 verimle çalışacaktı. Fakat unutulan nokta,
sisteme ilk başta ısı geçişi sağlayan ısıl deponun sıcaklığı 100 dereceydi. Şu
anda silindir içerisindeki gazın sıcaklığı ise 90 derece. Isı, yüksek sıcaklıktan
düşük sıcaklığa doğru aktığından, gazın içerisindeki fazladan depolanan 80 kJ
lük bu ısı tekrar yüksek sıcaklıktaki ısıl depoya akamaz. Bu yüzden gazın iç
enerjisi olarak depolanan bu 80 kJ lük ısıya atık ısı denir. Bu ısı, atmosfere
veya kendinden daha soğuk bir ısıl depoya akacaktır. İşte bu yüzden atık ısıyı geri kazanmak
olanaksızdır.
·
Carnot
Verimi
Sadi Carnot tarafından
tasarlanmış olan Carnot çevrimi, en yüksek kuramsal verime sahip bir çevrimdir.
Lisede öğrenmiş olduğunuz alınan iş / verilen enerji denkliğine göre dahi
üretilebilir bir verim terimi vardır. Bir ısı makinesinin yüksek sıcaklıktaki
ısı deposundan çektiği ısıya ‘Qh’ ve düşük sıcaklıktaki ısı deposuna attığı
ısıya ‘Qc’ diyelim. Makineden aldığımız işte ‘W’ ile gösterilsin.
“Verim (n) = W/ Qh” dir.
Carnot çevrimi izentropik – adyabatik ve tersinir- olduğundan, sistem
çok yüksek bir verime sahiptir ve ısı depoları arasında akan ısının tamamını
işe çevirmektedir.
O halde, Carnot çevrimine göre
yukarıda tanımladığımız “n= W / Qh” denkliğindeki iş yani W, ısı depoları
arasında akan ısıya eşittir. Yani, W = Qh – Qc dir. Denklemde yerine
yazıldığında,
n = (Qh – Qc ) / Qh olur. Tekrar
düzenlendiğimizde “n = 1 – (Qc / Qh)”
olur.
Isı ile sıcaklık arasındaki doğru
orantıyı da kullanarak “n = 1 – ( Tc / Th)” diyebiliriz.
Peki, bu eşitlik bize ne ifade
etmektedir? Matematiksel olarak bulduğumuz bu ifadenin fiziksel ve
termodinamiksel yorumunu iyi irdelememiz gerekmekte. Kafamda kurmuş olduğum bir
modeli aksettirmeye çalışacağım.
En son elde ettiğimiz verim
ifadesinde açıkça belli olan bir şey vardır. Isı depoları arasındaki sıcaklık
farkı arttıkça, verimde artmaktadır. Aslında burada demek istediğim, bir ısı
makinesi ne kadar az atık ısıyı soğuk ısıl depoya atıyorsa, o kadar verimlidir.
Yani, bir motorun egzost gazının fazla sıcak olması demek, o motorun kimyasal
ısıyı yeterince fazla mekanik işe dönüştüremeden attığı anlamına gelir.
Özetlersek, iki adet aynı motorun egzost gazı sıcaklığı kıyaslanırsa, nispeten
daha soğuk egzost gazı atan motor daha verimlidir diyebiliriz.
·
Sistem
Verimini Arttırma Yolları
Otomotive olan ilgimden dolayı ve
daha kolay anlaşılabileceği için bu başlığı otomobiller üzerinden anlatacağım.
Az önce yukarıda dile getirmiş
olduğum egzost gazı sıcaklıklarını kıyaslama metodu çok kaba bir verim
hesabıdır. Hatta hesap dahi değildir sadece nicelik olarak bir motorun daha
verimli çalıştığını gösterir. Elinizde herhangi sayısal veriler ve nitelik bakımından
bir analiz olmaz.
Bir araç motorunda, kimyasal
enerji ihtiva eden yakıt oksitlenerek oldukça ekzotermik bir reaksiyon
gerçekleştirilir. Bu esnada muazzam bir ısı açığa çıkar. Bu ısı, silindir
içerisindeki yanmış gazları ve havayı resmen kavurur. Öyle ki, kavrulan hava
çok ani bir şekilde genleşir. Pistonları aşağıya iten bu genleşmenin ürettiği
güç, krank mili vasıtasıyla mekanik işe çevrilmiş olur.
Bir araç motorunun verimi ise,
yakmış olduğu yakıtın ihtiva ettiği kimyasal enerjinin ne kadarını mekanik işe
çevirdiği, ne kadarını atmosfere attığı ile bulunur. Az yakıtla, çok iş veren
bir motor verimlidir.
Günümüz teknolojisi ile üretilen
araçların büyük bir kısmının 100
km başına tükettikleri yakıt miktarı litre cinsinden 4 ~
8 L / 100 km aralığındadır. 60’lı
yılların Birleşik Devletlerine bakıldığında, çok ucuz olan yakıt fiyatları ve
vatandaşlarının yüksek alım gücü nedeniyle araçların fazla yakıt tüketmesine
rağmen çok tercih edildiğini görürsünüz. Yaptığım araştırmalar neticesinde, o
yıllarda Birleşik Devletlerde bulunan binek araçların yakıt tüketimleri
ortalama olarak 15 ~ 23 L
/ 100 km
civarında. Günümüze göre neredeyse 4 kat fazla yakıt tüketiyorlarmış. Bunun
sebebi, lüksüne düşkün Amerikan vatandaşlarının uzun ve geniş araçları
sevmeleri, araçların gereğinden ağır olmaları (2000 kg civarında) ve motor teknolojilerinin çok ilkel olması noktaları
benim düşünürken ilk aklıma gelenler.
60’lı yıllarda Amerikan
araçlarının boyları 5.5 metreden, kütleleri ise 1800 kg dan başlamaktaydı.
Amerikan Motor Endüstrisinin “General Motors” un tek elinde olması rekabetin
olmadığı anlamına geliyordu. General Motors’un ürettiği düşük verimli V–10,
V–12 motorlar Amerikalılar tarafından çok tercih ediliyordu. 6 litre , 10 litre hacme sahip
motorlar sadece 150~200 beygir güç üretebiliyorlardı. Gerek karbüratörlü
olmaları, gerekse de tasarımdaki negatif atalet, sürtünme yaratacak yanlış
planlamalar motoru oldukça verimsiz hale getiriyordur.
Japon ve Alman motor üreticileri
Amerikan pazarının çok geniş bir pazar olduğunu gördüler. Daha yüksek güçte ve
daha az yakıt tüketen motorlar geliştirip bu pazara girmeleri çok sürmedi.
Japon üreticilerin ürettiği, 3
Litre hacme sahip bir V–6 motor 150 beygir güç verince,
General Motors verim geliştirme konusuna eğildi. Çünkü GM’ in ürettiği motorlar
arasında 150 beygir güç verebilen bir motor en az 6 litre hacme sahip bir
V–10 idi.
GM’ in motorlarının düşük verime
sahip olmasının ana nedenlerinden biri, karbüratör vasıtası ile yakıt – hava
karışımının hazırlanmasıdır. Yakıt olarak kullanılan hidrokarbonların sıvı
fazları yanmaz. Yanabilmesi için gaz fazına geçmesi gereklidir. Karbüratör
olarak adlandırılan parça, atmosferden gelen hava ile yakıtı karıştırır ve
yakıtın buharlaşması için ona zaman tanır. Bu kısa süre içerisinde yakıtın bir
kısmı buharlaşırken, bir kısmı hala sıvıdır. Bu şekilde yanma odasına giren
yakıt- hava karışımı buji ile ateşlendiğinde tam yanmayacaktır. Oysaki,
enjeksiyon sistemi ile yanma odasına yüksek basınçla püskürtülen yakıt çok
fazla atomize olacağından çok hızlı buharlaşacaktır. Piston yakıt- hava
karışımını sıkıştırıncaya kadar yakıtın büyük bölümü gaz fazına geçecektir ve
ateşleme esnasında iyi yanma olacaktır. Bir motorun veriminin geliştirilmesi
esnasında en önemli nokta budur.
İkinci önemli nokta ise,
pistonların patlama sonucu krank miline ilettikleri güçten sonra tekrar
sıkıştırma evresine girmeleriyle bu kez krank mili pistona iş verir ve yakıt-
hava karışımı tekrar sıkıştırır. Bu esnada pistonun bir ağırlığı olduğundan,
yer çekimine karşı iş yapılması gereklidir. Eğer pistonlar yan yatırılır veya V
motor şeklinde dizilirse, yer çekimine karşı yapılan iş azaldığından negatif
atalet kaybı azalacaktır.
Piston- silindir arasındaki
sürtünmede üretilen işten yiyeceğinden, yağlama iyi ve yeterli olmalıdır.
Motorun soğutma ünitesi de iyi çalışmalıdır. Aksi halde, motorun sıcaklığı
artar ve silindir içerisindeki havanın basıncı artar. Pistonun bu kızmış havayı
sıkıştırması zorlaşır ve verim düşer.
Verim geliştirme konusunda, bir
yazıda anlatılamayacak kadar önemli nokta vardır. Bunların arasında en önemli
olarak gördüklerimi bu yazımda aksettirmeye çalıştım. Geri kalanları da ilgili
yazılarımda parça parça anlatmayı planlıyorum. Takipte kalınız.
Okan Gençoğlu
Malzeme Bilimi ve
Mühendisliği Öğrencisi
Mühendisliği Öğrencisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder